,,,,,,,,NİĞDE-BOR-BAYATKÖYÜ,,,,,,,,
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
,,,,,,,,NİĞDE-BOR-BAYATKÖYÜ,,,,,,,,

,,,,,,,,,,,,DOSLUK SİTESİ,,,,,,,,,,,
 
AnasayfaAnasayfa  PortalPortal  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 bor ilcemizin tarihi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
admin
admin
admin



Erkek
Mesaj Sayısı : 733
Yaş : 65
meslek : doganduran51@gmail.com/ bayatsitesi@hotmail.com
Kayıt tarihi : 11/11/07

bor ilcemizin tarihi Empty
MesajKonu: bor ilcemizin tarihi   bor ilcemizin tarihi EmptySalı Tem. 22, 2008 12:01 am

tarih ve bor


Bölgemizde Kaynarca-Bahçeli-Kemerhisar’ın kuzey kesimi-Askeri Levazım fabrikası hattında yeraltından geçerek batıya giden bir yer altı ırmağının varlığı bilinmektedir. Bu ırmak bizim Köşk dediğimiz Roma Havuzunda daha büyük ve Askeri Fabrika içinde olmak üzere iki kaynakla kendiliğinden yüzeye çıkmaktadır. Kuvvetle muhtemeldir ki Roma Havuzu yapılmadan önce de bu kaynak vardı ve orada yerleşmiş olan insanların su gereksinimlerini karşılıyordu. Bunu nereden biliyoruz? Yine bildiğiniz gibi Roma Havuzu’nun doğusunda M.Ö. 6. bin yıldan kalan bir yerleşim ortaya çıkarıldı. Ve insanların ilkel dönemde genellikle su kenarlarına yerleştiklerini biliyoruz. Ortaya çıkarılan ilkel uygarlığın da bu su nedeniyle oraya yerleşmiş olması muhtemeldir ve bu uygarlığın kalıntıları Niğde Müzesinde önemli bir bölümü oluşturmaktadır.



Daha sonraki süreçte M.Ö. 738 –715 arasında hüküm süren Tuwana Kralı Warpalawa’yı bölgemizde görüyoruz. Araştırmalar, M.Ö. 8. yüzyılda “Geç Eti” döneminin başkenti olduğunu göstermektedir. Warpalawa’nın önemsediği bir Tanrı olan Gıda Tanrısı Tarhunzas’ın bir elinde buğday başağı, bir elinde üzüm salkımı tutan rölyefi Aydınkent’te (Ereğli) bulunmaktadır.


Tyana’dan İstanbul’a götürülen ve sol tarafı kaybolan bir rölyefte de Warpalawa’yı eski çağlardan bir tanrıyı beslerken göstermektedir. Bu da yine Warpalawa’yla ilgili önemli bir belgedir.


Belgeler ayrıca; Tyana ve Gordion (Polatlı yakınlarında Frigya başkenti) arasında sıkı ilişki olduğunu göstermektedir. Bu ilişki Asurlulara karşı bir ittifaka kadar varmaktadır. Ne yazık ki Mita (Frigya Kralı) ve Warpalawa’nın arasındaki ittifaka ışık tutacak tarihi kanıtlar yoktur.


Birkaç yıl önce Tyana’nın kuzey-doğusunda ortaya çıkarılan tümülüste bulunan bronz eşyalar arasında bulunan; üzerelerinde ö motifleri olan kuşaklar, şallar, bir işlemeli kemer ve diğer buluntuların M.Ö. 8. yüzyılda yaşamış Frigyalı bir yöneticiye ait olduğu belirlenmiştir. Tyana’daki buluntuların paralelinde, Gordion’daki buluntular da bunların zamanın önde gelen bir Frigya atölyesinde üretildiğini göstermektedir.

Toros stratejik geçitlerini tam olarak kontrol edemeyen Frigya için, Tyana ile yaptığı ittifak Asurluların Anadolu’ya yayılmasını önleyen barajın önemli taşlarında biri olmuştur. Öte yandan Klikya geçitlerinin kuzeyinde önemli bir konumu olan Tyana, Asur istilası tarafından tehdit edildiği için Frigya imparatorluğu ile ittifakın arkasını sağlama aldığına inanıyordu. Jeopolitik ve stratejik bilgileri egemenlik politikaları ile örtüşmeyen Gordion ve Tyana müttefiktiler.

Kapadokya Krallığının ilk Helenleştirme eğilimleri; M.Ö. 3. yüzyılın ortalarında başlamış, daha sonra da politik yönlendirme ile Yunan kültürünün yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır.
Kral Ariaramnes döneminde krallığın yönetim merkezi olan Tyana M.Ö. 3.yüzyıldan başlayarak Kuzey Toroslar dizisinin kontrol merkezi olmuştur. Politik açıdan bakıldığında Kapadokya Krallığı Seleukidik çıkarlarının merkezi Anadolu’daki temsilcisi olmuştur. Seleukiden İmparatorluğu, topraklarının kuzeyindeki komşularıyla iyi ilişkileri nedeniyle, 3. yüzyılda bölgenin en büyük gücüydü.
Seleukidikler bir süre sonra yıkılmış yerine Bergama Krallığının hakimiyeti kurulmuştur. Bu hakimiyet aynı zamanda Helenleştirme politikasını getirmiştir. Konuşma dili Yunanca olmuştur. Özel kraliyet ayrıcalığı sayesinde Yunan tiyatrocuları ülkeye gelmiş ve bu da ülkede tiyatronun gelişmesini olumsuz etkilemiştir. Yunan eğitim sisteminin kurumları kademeli olarak yerleşmiştir. Kapadokya her geçen yıl bir Yunan-Helen kültür ve eğitiminin yuvası olmuştur.
Tyana’nın kuzey-doğusundaki dağlık alanda bulunan mermer yatakları o zamanlar büyük bir kraliyet inşaa programı çerçevesinde işlenmiş olabilir. Bu bölümü bölgesel sanat eserleriyle karşılaştırırsak, işçilik Anadolu-Yunan sanatıyla benzerlik gösterir. Bu benzerlik tesadüfi değildir ki Tyana’da bir doğu Yunan-İyonya stilinin egemen olduğu ve İyonya tarzında bir yapının Tyana’da inşaa edildiğini göstermektedir.
Tyana bölgesinde en iyi şekilde korunmuş olan su tekniği ile ilgili yapılar özel bir hayranlık uyandırmaktadır. İlk sıradaki de Bahçeli’de bulunan ve mermer duvarlarla örülmüş kaynak sularını çeviren Roma Havuzudur ki; bu havuzdan Roma İmparatorluğu döneminde Tyana’ya doğru bir su iletim şebekesi yapılmıştır. Havuz 62 X 20 metre boyutlarındadır. Bu kaynaktan yerle aynı seviyede olan bir boru şebekesi çıkmaktadır. Boru şebekesi; kaynaktan kemerler aracılığı ile su taşımıştır. Su iletim hattının Tyana içindeki bölümü hakkında hiç bilgimiz yoktur.
Taşınan suyun miktarı ile ilgili ölçümler; Tyana’ya 30 000 kişiye yetecek kadar su taşındığını göstermektedir. Bu rakamın büyüklüğü suyun, içme suyu yanında sulama amaçlı da kullanıldığını göstermektedir.
Elde bulunan mimari tarzlara topluca bakıldığında, Tyana’nın imparatorluk dönemi şehir gelişimini gösteren tüm özellikleri taşıdığı görülür. Bu dönemdeki diğer buluntu örnekleri de karşılaştırıldığında, aynı sonuca ulaşılır. Güney Kapadokya’daki Tyana şehri, imparatorluk dönemi şehir medeniyetlerinin en iyi göstergelerinden birisidir. Tyana orada diğer imparatorluk kültürünü yansıtan şehirlerle karşılaştırıldığında, kaliteli bir örnek olarak ortaya çıkmaktadır. Vahşi hv avını gösteren bir mezar kabartması da bu medeniyete bir örnektir. M.S. 2. yüzyıl dönemine ait bu kabartma resme, konusu açısından bakıldığında bir harikadır. Stil olarak birbirine akraba olan örnekler incelendiğinde, Tyana’da çok yüksek bir sanatsal dereceye ulaşmış bir atölyede yapıldığı anlaşılabilir. Aynı özellikleri imparatorluk dönemi lahitleri de taşımaktadır. Üzerinde vahşi hv işlemeleri olan çatı rölyefleri de aynı mezar kazılarından çıkarılmıştır.
Tyana’nın altındaki bu göze çarpan kabartmaların sebebi sorulduğunda, Tyana yakınlarından geçen eski yolun sorumlu olduğu söylenilebilir. Tyana imparatorluk döneminde de (tarım bölgelerinden) köylerden şehirlere geçen yolun önemli bir etabıydı. M.S. 2. yüzyıldaki doğu savaşlarında şehrin önemi tekrar ön plana çıkmıştır. Birçok Romalı imparatorun Tyana’ya gelmesi bunu kanıtlamıştır. M.S. 213 yılında Carakalla tarafından doğu akınlarında savaşacak orduları hazırlamak için Tyana bir eyalete dahil edilmiştir.
Tyana’daki askeri birliklerin varlığı da ikmal yeri olarak kullanıldığının göstergesidir. İkmal (lojistik) uzmanı C. Torkutias’ın mezar taşı – Kapadokya bölgesinde Apollinarise hizmet etmiştir- da bunun kanıtıdır. Anadolu’nun batısındaki uluslar arası trafik bağlantıları Klikya kapıları aracılığı ile Tyana’ya kadar gelmiştir. Bu trafikle sadece insanlar gelmemiş, aynı zamanda mal, sermaye, bilgi, teknik bilgi ve kültürel akımlar gelmiştir. Bu çok çeşitli trafik, Tyana’nın her dönemde yükselmesini sağlamıştır.
Her şeyden önce bilinen bu ithal kültürün dışında da imparatorluğun bu ülkede yüzyıllarca sürmüş kendi kültürü de vardır. Bu durum özellikle yöresel özellikleri taşıyan ve işçiliğin birinci kalite olduğu taş işlemeciliği (baskı) sanatında kendini gösterir. Uluslararası alanda ün yapmış atölyelerde üretilen ve mermer üzerine işlenen kadın resimleri geç İran dönemine benzer özellikler taşır. Bu mermer malzemelerin de dışarıdan ithal edilmiş olması muhtemeldir.
Tyana tehlikeye açık konumu nedeniyle Anadolu’da olan savaşlarda sürekli kurban konumuna düşmüştür. Fakat bütün olarak bakıldığında şehir her pozisyonda bu durumdan kendine yararlar çıkarmasını bilmiştir. En azından Tyana M.S. 5. yüzyılda çok önemli yapı olan ve başkentin atölyelerine özgü çok güzel işleme stilleriyle bezenmiş bölümleri olan bir basilikayı yapma gücüne erişmiştir. Üzerinde akantus çiçeğinin oldukça özenli işlenmiş örnekleri olan ve iyi korunmuş olan taş işlemeler döneminin İstanbul yada Selanik’teki çalışmalarına pek az benzemektedir. Tyana eski Bizans döneminde bile İmparatorluk şehirlerindeki gelişmelerle yakından ilgiliydi.
Toroslar ön ülkesinin merkezi yerleşim birimi olan şehrin (Tyana’nın) sonu da muhtemelen M.S. 6. yüzyıldaki Pers savaşı ve 7. 8. yüzyıllardaki şehri talan edip yıkan ve sonunda istila eden Arap akınlarında olmuştur.
O zamanlar açıkça görülüyor ki, şehrin gelişiminin bin yıllar içinde oluşan yaşam stili yıkılmış ve bunu takiben Tyana’nın işlevini güney Kapadokya’daki şehirler üstlenmiştir. Yerleşim için son kanıt da, M.S. 10. yüzyıldan kalma bir dolap kapağıdır ki; bu dönemde Tyana Bizans yöneticilerinin takviyesiyle kendinde son bir kilise yapacak gücü bulmuştur. En geç 11. yüzyılda Selçukluların akınlarıyla Tyana’daki bu ara dönem de sona ermiş ve Tyana’nın şehir olarak işlevini kuzeydeki Niğde üstlenmiştir. Bugün Tyana’nın kuzeyindeki kenarı oyuk kayalık (Eftiyan) çok sayıda geç antik dönem kaya odaları için bir kanıt oluşturmaktadır.
Tyana’nın bir başka ve önemli özelliği Apollon’un doğum yeri olmasıdır. Apollon aslında bugünün diliyle bir felsefeci demek en doğru tanım olur diye düşünüyorum. Mucizeleri olduğu yazılan bir insan. Yaşamı İsa ile aynı döneme rastlıyor. İsa’nın alternatifi olarak öne sürüldüğü yada aslında Apollon’un İsa olduğunu iddia edenler bile var. Tabii özelliklerinden çok turizm açısından ne kadar etkileyeceği bizi ilgilendiriyor. Ve Apollon tam da turistik özellikleri kullanılabilecek bir düşünür. Mabedinin ortaya çıkması Niğde için ve Ülkemiz için çok önemli bir turistik hareketi yakalamamızı sağlayabilir.

I love you I love you I love you I love you I love you I love you

M.S. 192-211'de İmparator Seattimo Severro'nun karısı GUİLLA DOMNA 'nın isteği üzerine FLASTRO tarafından kademe alınan yaşam öyküsüne göre; son derece insancıl, özverili, kutsal yetenekleri olan Apoilonius, bilgiyi simgelemiştir.


FLASTRO'ya göre Apollonius bir tapınakta iken yok olup göğe çekilmiştir. İsa ile Apollonius (Apollon) arasındaki açık benzerlik, Flastro'ya göre Apollonius'un Tevrat'ı bildiği ve ondan yararlandığı varsayımına götürüyor.


Roma Grek döneminde, hristiyan olmayanlar, Apolon'u bir çeşit üstün insan ya da Hristiyan olmayanların İsa'sı saymışlar ve onun adına tapınaklar yaptırmışlardır.

M.S. 222-255'te İmparator Alessandro Sevrero'nun evindeki 'Tanrılar Köşesi'nde evi koruyucu tanrıların arasında Hz. İbrahim, Orfeo ve İsa ile birlikte Apollonius'un da heykelinin bulunması çok anlamlıdır. Ayrıca (M.S. 270-275) İmparotor Aurelliano'nun Tyana'yı, Palmira Kraliçesi Zenobya ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle yerle bir etmeyi tasarladığı, ancak düşünde gördüğü Apollonius'un uyarısına ve ona saygısından dolayı bu tasarısından vazgeçtiği de bir gerçektir.

M.S. 3. ve 4. yy'daki Hristiyanlığa karşı yapılan tartışmalarda, O'nun yapmış olduğu mucizelerle İsa'yı bile geride bıraktığı öne sürülmüştür.
Ayrıca birer tapınağının da Efes ve Tyana'da olduğu söylenir.

tarih ve bor
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.bayat51.com
 
bor ilcemizin tarihi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» bor ilcemizin tarihi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
,,,,,,,,NİĞDE-BOR-BAYATKÖYÜ,,,,,,,, :: forum anasayfa :: İLÇEMİZ BOR-
Buraya geçin: